30 Kasım 2014 Pazar

Denizin İçinden Yükselen Kız Kulesi


Üsküdar kıyısına 200 metre kadar mesafede denizin içinden yükselen kayanın üzerine bir kule inşa edilmiştir.
Avrupalılar bu kuleye Leandros Kulesi ( Tower of Leandros );
Bizanslılar, Damalis Kulesi
dese de
ona en çok yakışan isim Kız Kulesi'dir.

Kız Kulesi, Üsküdar'da Bizans devrinden kalan tek eserdir.
Kız Kulesi bana hep yalnızlığı hissettirmiştir. Denizin ortasında tek başına olduğu için midir bilmem..
Tarih boyunca çok görev yüklenmiş Kız Kulesi'ne..
Gözetleme kulesi olarak da kullanılmış, savunma kalesi olarak da..
Gösteri platformu olarak da, siyanür deposu olarak, deniz feneri olarak kullanılmış.
Sürgün ya da idam için bile kullanılmış.
Şimdi ise restoran olarak kullanılıyor.

Kız Kulesi'nin çok efsanesi vardır.
En bilinenleri arasında Hero ve Leandros'un ölümsüz aşk hikayesi ve yılanlı efsane
vardır.
Şahsen Hero ve Leandros'un vıcık vıcık aşk hikayesini değil de yılanlı hikayeyi seviyorum.
Yılanlı hikayenin hem verdiği bir mesaj var : "Kaderden kaçılmaz evladım!"
Öyle Hero ve Leandros efsanesindeki gibi iki günlük aşk meşk için hayatlarını mahvetmeyi anlatmıyor.
Resmen intihara özendiriyor aa.
Şimdi Hero ve Leandros'un duygusal hikayesini sevenler beni taşlayacak. :)



28 Kasım 2014 Cuma

Schattdecor ve Gerçekçi Kopya


Schattdecor Türkiye tasarımcısı Sinem DEĞERLİ 
" Successful is no coincidence " adlı seminer etkinliğinde bilgilerini bizimle paylaştı.

Schattdecor "baskılı duvar kağıdı" ve "folyo" üretimi yapıyor.


Evet bildiğiniz A4 leri dağıttılar bize :) 

Gördüğünüz gibi çok kolay da yırtılıyor.
Bu kağıdı istediğiniz yüzeye presleyince baskı imitasyon olarak değil, çok gerçekçi bir görünüm alıyor.
Oymalarla derinlik hissini gayet iyi verip, gerçek ahşaptan kolayca ayırt edilemiyor.
Sadece ahşap deseni değil, dijital baskı da yapıyorlar.
Özel istek de alıyorlarmış :)

Bu baskı tekniğine tifdruk deniyor. 
Tifdruk matbaacılıkta kullanılan temel baskı tekniklerinden biridir.
Türkçe karşılığı çukur baskı tekniğidir.

( Türkiye'de satış rekorları kıran "Sevilla Olive", "Nairobi Wenge" ve "Wallis Plum" dekorları )


Evet şimdi seminerin en sevdiğim kısmına geçelim.
Tabiki promosyon ürünler :)



Unutmadan etkinliğin afişini de paylaşayım


Schattdecor hakkında daha ayrıntılı bilgi için : www.schattdecor.de/tr/











15 Kasım 2014 Cumartesi

Doku Örnekleri - KTÜ Öğrenci Çalışmaları

Karadeniz Teknik Üniversitesi İçmimarlık bölüm girişinde sergilenen öğrenci çalışmaları..
Doku örnekleri..


















Antik Çağ - Mısır Mobilya Tarihi Notu


Bir vize haftasını daha geride bıraktık çok şükür. 
Vizelerle birlikte biz de bittik orası ayrı.
Mobilya Tarihi dersi için çıkardığım Antik Çağ - Mısır Stili notları yukarıda gördüğünüz şekilde. Belki bi' insan evladı yararlanır diye burada da paylaşayım dedim.

Şimdi fark ettim yazım ne kadar çirkinmiş.
Eskiden güzeldi benim yazım, ne ara böyle oldu canısı?
Çirkin yazımı okuyamazsanız eğer, şöyle buyrun:

  • Dünyaya geçici bir tavırla bakan, ölümden sonraki yaşama önem veren Mısır toplumunda, sanatın etkilendiği en belirgin oldu din olmuştur.
  • Mısırlılar doğa güçlerini tanrılaştırmışlar.
  • Yaşadıkları yapılara önem vermeyen Mısırlılar için, cesedini muhafaza edecek bir mezarın olması çok daha önemli olmuştur.
  • Mısır mobilyasında tabureler, sandalyeler, yataklar ve depolamaya yönelik boyutlarda kutular kullanılmıştır.
  • Söğüt ağacının eğilebilen dallarından yapılan ilkel taburelerin bacakları kare kesitli, ahşap oturma fondu eğimlidir.
  • Mısır'da büyük masa görülmez.

Kısacası nerede bir hayvan ayağı, bacağı, tırnağı görürseniz ( özellikle aslan ve boğa )
daha iyi bir cevabınız yoksa Mısır Stili diye atlayın.
Dost tavsiyesi.



29 Ekim 2014 Çarşamba

Atatürk Konulu Doku Çalışması

Cumhuriyet Bayramımız kutlu olsun!





Karadeniz Teknik Üniversitesi'nin İç Mimarlık bölüm girişinde öğrencilerimizin çalışması sergilenmekte.



Kraliçenin Vedası Filmi ile Kısaca Neoklasik


Neoklasik Dönem - XVI. Louis Stili üzerine film arayanlara Kraliçenin Vedası filmini önerebilirim.
Sadece Neoklasik dönem stillerini görmekle kalmayıp kendinizi türlü skandallar içinde buluyorsunuz.
Film Marie Antoinette-Gabrielle de Polignac- Sidonie Laborde arasında geçen aşk üçgenini anlatıyor.
Hayır bu üçgende ne yazık ki XVI.Louis yok. Üzüldüm ya XVI.Louisciğime..
Koskoca Fransa kralısın hem eşin başka kadını seviyor hem giyotinle idam ediliyorsun.
Talihsiz XVI.Louis..



  • Duvarlarda sıva üzerine yapılmış ince alçı kabartmalar ve boyalı desenler vardır.
  • Yatakların baş ve ayak kısımları aynı yükseklikte başlıklara sahiptir.
  • Duvarlarda düz renkli ya da desenli kağıt ve kumaşların üzerine çerçeveli resimler asılmaya başlamıştır.
  • Ekonomik krizdeyken fazla gelen kumaşların değerlendirilmek istenmesi sanırım bu oluyor.Yatak başlıklarında, koltuklarda, perdelerde hatta duvarlarda bile aynı desen kullanılmış.Bu görüntüye daha fazla bakmak istemiyorum.Hemen koltuklara sandalyelere geçeyim.


Bakıyoruz
Oval arkalık
Dikey yivli bacaklar aşağı doğru daralır
Ayaklar ise kare ya da oval kesitli.



Dikdörtgen arkalıklar da mevcut.
Yine ayaklara doğru incelen zarif bacaklar...


Barok ve Rokoko'nun aşırı süslemeciliğine tepki göstermiş halleri böyle.
Bize hala çok süslü geliyor ama o dönemin sadeleştirmesi de bu işte ne yapalım..







18 Ekim 2014 Cumartesi

Masal Kuleli Köprü: Tower Bridge


Bir masal uydursaydım ve prensesim bir köprüden atlayarak intihar etseydi eğer, bu köprü kesinlikle Kule Köprüsü ( Tower Bridge ) olurdu. Hayır şövalyemiz prensesimizi kurtaramadı. Bir masal da kötü bitsin.

Kule Köprüsü (Tower Bridge), Londra'da Thames Nehri üzerinde uzanır. Londra Kulesi'ne ( Tower of London ) yakın olması ve ona uyumlu yapıldığından dolayı Tower Bridge adını almıştır. Arama motoruna London Bridge yazarsanız, ilginçtir ki yine Kule Köprüsü'ne ulaşırsınız. Londra Köprüsü ile nasıl karıştırıldığını aklımın almadığı bu köprüye büyük ayıp etmişler. Sen koskoca Tower Bridge'sin, karıştırıldığın köprüye bak! Yazıklar olsun! ehe



Tamam, belki Londra'nın en önemli sembollerinden biri olduğu için köprüyle beraber Londra isminin de anılmasını istediniz. Olabilir. Fakat baştan düşünecektiniz.Gerçek Londra Köprüsü'nün de duyguları var.
Ayol resmen iki köprüye de hakaret!

Tower Bridge yapımına 1886'da başlanmış ve yapımı 8 yıl sürüp 1894 yılında tamamlanmıştır.
Horace Jones ve John Wolfe tarafından tasarlanan köprünün deniz trafiğine geçiş veren kanatları da vardır.
Thames Nehri'ndeki deniz trafiğini aksatmamak için, kanatları açılır kapanır şekilde yapılmıştır.
Eskiden daha az aralıklarla açılıp kapansa da günümüzde hem deniz trafiği hem de turizm amaçlı açılıp kapatılmaktadır. Koskoca Tower Bridge'in düştüğü duruma bak, çoluk çocuğun eğlencesi olmuş. Yine yazıklar olsun!
83 dereceye kadar açılabilen Tower Bridge, yılda yaklaşık 1000 kez açılmaktadır. 


11.000 ton çeliğin kullanıldığı köprü yapıldığı dönemde birçok insanın eleştirisiyle karşılaşmıştır ama yine de  başı dik bir şekilde Londra'nın gözbebeği oluşunun tadını çıkarıyor. Karşı çıkacaksan git London Bridge'e karşı çık yani. Benim güzel masal kuleli köprüme kimse karışmasın.


Dosyamın üzerinde Tower Bridge yazması gerekirken London Bridge yazıyor a dostlar.
İnsanı şüpheye düşürür bunlar canım.
Bir daha yazıklar olsun!
( Yazıklar olsun'dan ibaret bir yazı oldu resmen )

12 Ekim 2014 Pazar

Napolyon'un mürüvvetini göremediği anıt: Zafer Takı


Yine Paris, yine bir anıt, yine heybetli bir eser.

Napolyon Bonapart, Austerlitz Zaferi'ni büyük bir takla taçlandırmak ister ve askerlerine şöyle seslenir:
"Evlerinize ancak zafer taklarının altından geçerek dönebileceksiniz!"
İşte büyük konuşmayacaktın Napolyon, sonra böyle mürüvvetini göremeden ölürsün.
Napolyon yapım emrini 1806'da vermiş ve takın inşası 30 yıl sürmüş.
1836 yılında Napolyon Bonapart'ın ölümünden sonra tamamlanmış.
Romalıların her zaferden sonra zafer takı diktirme geleneğini devam ettirmek istemiş heralde.
Roma'daki Titus Takı'na benzetilmeye çalışılmıştır fakat Zafer Takı daha yüksektir.
Belki de bu yüzden Psikopat Titus'un ahı tutmuştur kim bilir?
Sonuçta Kolezyum'dan daha görkemli amfitiyatro inşa edilmesin diye mimarı hayvanlara yem ettiği söylenmiyor mu?
Zafer Takı, Titus Takı'ndan yüksek olmayacaktı Napolyon!!

Zafer Takı'nı Jean Chalgrin tasarlamıştır.
Bu anıtın eni 22, boyu 45 ve yüksekliği 49 metredir.
Adı bilinmeyen bir askerin mezarı takın altına yerleştirilmiştir ve burada hiç sönmeyen bir ateş vardır, II.Dünya Savaşı'nda ölen Fransızların anısına.. 
Anmayın demiyorum ama böyle anmayın. İsraf olmasın.

Tak üzerinde Almanlara karşı mücadele ederken görülen askerlerin tasvirleri vardır.


Zafer Takı ( Arc de triomphe ) 



Bu da benim üstünde Zafer Takı olan Paris'ten aldığım cüzdanım
 demek isterdim.
Paris yerini İstanbul ile değiştirelim. Ühü.






8 Ekim 2014 Çarşamba

İstanbul'un 100 Kitabesi

(Ali Rıza Özcan - İstanbul'un 100 Kitabesi Kapak )

Kitabenin tanımı, bana göre cevaptır. Biraz daha açacak olursak;
Kim?
Ne?
Nasıl?
Nerede?
Ne zaman?
sorularına cevap veren yüklemin 3 boyuta geçmiş halidir.
Bir anıtın, bir binanın, bir yapının sahibini, mimarını, yapılış amacını belirten yazılardır.
Bu yazılar taş, mermer, ahşap, çini, maden gibi maddeler üzerine kazarak ya da kabartarak işlenir.

Kitabeler, tarih açısından birinci derecede önemlidir. 
Direkt bilgi vermesinin yanında kitabeler sanatlıdır da.
Bir kitabe hayranı olarak, kitabelerin üzerindeki motiflere, düzenlemelerine bayılıyorum.
Hat sanatına ayrı bir hayranlığım var zaten.

Kitabın yazarı Ali Rıza Özcan'ın emeğine sağlık. Gerçekten çok güzel bir eseri bizlere kazandırmış.
Kitabın tanıtım yazısından bir bölüm paylaşmak istiyorum:

"Kültür ve sanat tarihimizin önemli unsurlarından han, hamam, çeşme, sebil, medrese,
cami, vb. eserlerin üzerindeki kitabeler, dili, tezyinatı, tasarımıyla bir dünya telakkisinin
tezahürü olarak kültürümüzün aynalarıdır. Kitabeler üzerinden hat, tezyinat ve edebiyat
tarihinin seyrini belli bir açıdan da olsa gözlemlemek mümkündür. Bu açıdan bakıldığında
kitabelerin korunmasının ve muhafazasının önemi bir kere daha ortaya çıkmaktadır. Onlara
sahip çıkmak demek, tarihimizin hafıza kayıtlarını korumak, muhafaza etmek demektir. Zira
kitabeler, geçmişe tutulan ışık kaynaklarıdır."

 

(İstanbul'un 100 Kitabesi eserinden örnek bir sayfa)



5 Ekim 2014 Pazar

Nereden Nereye Eyfel Kulesi!


Ben de isterim Eyfel Kulesi'nin eteklerinden tepesine doğru açılı fotoğraf çekip de buraya koymak;
ama onun yerine Eyfel Kuleli ödev çalışmam var, olur mu?
Pek değerini karşılamadı sanki hı?
Tabi canım. Benim dünyalar güzeli ödevimle o demir yığını yarışabilir mi?! Hiç.


Aslında ödevimin bitmiş halini paylaşmak isterdim ama 1.sınıftaki çoğu çalışmamın fotoğrafını çekmemişim. 
Bu fotoğrafı da küçük eyfelcikleri yapıştırırken sırası karışmasın diye çekmiştim.
Olsun olsun.. İyi ki de bitmiş halini çekmemişim yoksa Eyfel Kulesi yerine benim çalışmamı ziyarete gelirlerdi.
O kadar üne henüz hazır değilim. Ehe.


Eyfel Kulesi'ne hiç çıkmadım. Bırak çıkmayı bahçesinden geçmedim. Okuyan da sanacak Paris'e gitti de Eyfel'e gidemedi. Bir kez daha fakir olduğumu hatırladım şuan.
Bizim gibi fakirler anca internet üzerinden 3D gezer Eyfel'i.
3.katına çıkmış kadar oldum yani.


Kulede şimdiye kadar 400 kişi intihar etmiş. İntihar etmek için bile gidemedim Eyfelciğime ah..
İntihar etmek günah tabiki özendirmeyelim ama güzel yer seçmişler intihar için tebrik ederim.
İntiharların önüne geçmek için açık kısımları kapatmışlar sonradan.

Parislilerin 'Demir Bayan' dediği kulenin inşa sebebi; Paris Dünya Fuarı'na sembol giriş kapısı arayışıdır.

Başlangıçta çokça da tepki alan Demir Bayan, sadece 20 yıl için müsaade almıştı.
Ancak kule iletişim için çok uygun yüksekliğe ulaştığından ve yeni yüzyılda Atlantik ötesi haberleşmeye imkan tanıdığından kalmasına izin verildi.
Ben de o kadar kâr ettiğim yapının kalmasına izin verirdim yani. İletişim falan hikaye.
Aaa şuan resmen mimarlık kültürünü kapitalist zihniyete sattım.


Uyluk kemiğindeki kafes örgülerden ilham alınarak inşa edilen kulede , bu tasarım sayesinde havalandırma problemi ortadan kalkmış.  Cemal Süreya Korseli A'ya, Nazım Hikmet çelik bir zürafaya, arkadaşım Gizem ise bildiğin elektrik direğine benzetti. Seveni çok olduğu kadar sevmeyeni de çok anlaşıldığı üzere.
Bedri Rahmi'nin şiirlerinde Eyfel'i Galata Kulesi ile evlendirmeye çalışmasından bahsetmiyorum bile.
Galata Kulesi'ni yar etmem Eyfel'e. O, biricik Kız Kulesi'nin eşidir. Bu da böyle biline!


İlk zamanlarda o kadar karşı çıkılsın sonra da şehrin sembolü haline gelsin. Nereden nereye hey gidi.
7 yılda bir 25 boyacı tarafından, 60 ton boya ile 15 ayda boyanırmış.
Yapımı dert, bakımı dert.
En iyisi siz yıllar önceki yanlış kararınızdan dönüp yıkın bu kuleyi.
Benim dünyalar güzeli ödevimi gösteririz.


İyi Bayramlar!


Herkeseee
İyiii
Bayramlaaaaar!!!
:)

30 Eylül 2014 Salı

Vahşetlere tanık olan Kolezyum


Amfitiyatro deyince akla hemen Roma'daki Kolezyum ( Colosseum ) gelir. Gelmediyse de gelmeli çünkü amfitiyatroların en görkemlisi.
Roma toplumsal yaşamının önemli gösterileri burada gerçekleşirdi. Gösteri dediysem aklınıza hemen sanatsal şeyler gelmesin. Tüm pis işler, tüm kanlı gösteriler burada yapılırdı. 
Hayvan avcılığı, infazlar, gladyatör dövüşleri...
Gladyatörün karşısına çıkacak hayvanları bilerek aç bırakırlarmış ki gösteri daha kanlı olsun.
Düşünün artık nasıl psikopat olduklarını. 
Ve gösterilerde o kadar kan akarmış ki, kan kokusuna dayanabilmek için toprakla kapatırlarmış kanı.
Gladyatörler, savaş esirleri veya kölelerden seçildiği için de önemsiz sayıldıklarından cesetleri Tiber Nehri'ne atılırmış. Bu, onların kültüründe aşağılayıcı bir durum olarak kabul edilir.
Bu duruma, benim üzüldüğüm kadar eminim o dönem kadınları da üzülüyordur.
Öyle olmasa gladyatörler için duvarlara niye yazılar, şiirler yazsınlar canım değil mi?
İmparatorların da bu durumdan haberi varmış ki kadınların izlemesi ya yasak ya da izleyeceklerse en arkalarda izlemeleri şartmış. Belki de o kaslı, güçlü, yakışıklı yiğitleri dövüştürerek öldürme uygulamasını sırf kıskançlığından başlatmıştır kim bilir.
Adam, insan katliamını bildiğin şova dönüştürmüş ya. Sonra da Türkler barbar!
 Bu gösterilerin çok da fazla seyirci kitlesi varmış.
Öyle ki Kolezyum, 55bin seyirci kapasitesine sahip.

Bu yapının inşası bile kanlı a dostlar.
 Açılışında yüzlerce insan ve hayvan kurban etmek nedir?! Resmen vahşet! 
Rivayete göre imparator, kendisinden sonra böyle ihtişamlı bir yapı yapılmasın diye mimarı hayvanlara yem olarak vermiş.Psikopat Titus! "MİMARIN SUÇU NE?"

Kolezyum'da oturma düzeni toplumsal sınıflara göre ayarlanmıştı. En önde soylular, en arkada köleler.
İki kişi karşılaşınca alt tabakadan olan yol vermek zorundaydı. 55bin kişilik, 80 kapılı arenanın iç koridorları o kadar işlevsel çözülmüş ki, içerideki insanlar birkaç dakikada dışarı çıkarılabiliyormuş.
Bu büyük yapının cephelerini eşit yükseklikteki ve genişlikteki kemerler çevreler. Tabi kemeri Romalılar keşfetti ya, görmemiş gibi, neredeyse sırf kemerden oluşan eser yapmışlar. Olsun güzel olmuş, güzel.
Zaten koskoca Romalıların da benim beğenime ihtiyacı vardı! Dünyanın En Psikopat 10 İnsanı listesi oluştursam başa Titus'u yazardım. Bu söylediklerimi duysa Psikopat Titus beni de aslanlara yem ederdi aman aman.



28 Eylül 2014 Pazar

Doğu Karadeniz Yurdu'na isyanımdır!


İyi ki olimpiyatlar var. Çünkü her olimpiyat öncesi yurdumuzun şartları daha iyileşiyor.
Şu sporcular yazları bizim yurtlarda kalmasalardı halimiz nice olurdu a dostlar.
2014 Dünya Liselerarası Hentbol Şampiyonası Trabzon'da gerçekleşti.
Yukarıdaki tablo ise Doğu Karadeniz Yurdu'nda kalan sporcuların bıraktığı çok hoş bir hatıra.
Ama yeri çok iyi seçilmemiş sanırım. O kadar asılacak boş duvar varken gidip en kuytu köşeye asmak nedir?
Adeta "Nerede olursa en az görünür?" sorusunun cevabı olan yere koymuşlar.
Öyle ki 2 haftadır yurtta olduğumuz halde anca gördük. O da arkadaşım telefonla konuşmak için sessiz sakin bir yere gittiğinde karşılaştı.


Hatta durum bu. Sporcuların anısına ayıp olmasın diye önündekileri kaldırıp öyle fotoğraf çektik.

2014 Handball 2014 TRABZON için daha detaylı bilgiye www.isfhandball2014.com sitesinden ulaşabilirsiniz.